Suriye’de 2011 yılında başlayan savaş sonrasında ESAD’ın Rusya’ya kaçmasısonrasında, 29 Ocak 2025 tarihinde, geçiş hükûmeti tarafından resmen devlet başkanı seçilen
Devlet Başkanı Ahmed Şara Esad’a karşı savaşan gruplardan oluşan silahlı örgütleri tek çatı altında toplamak, düzenli ordu oluşturmak, yeni kurulan devletin kamu güvenliğini sağlamak ve kanun hâkimiyetini kılmak amacıyla silahlı grupları tek çatı altında merkezi hükümet bünyesinde toplamak istedi.
Suriyeli Türkmenler devletten gelen teklifi kabul ederek, merkezi orduya ve devlete entegre oldular. Ancak, İsrail’in kışkırtmasıyla önce Şii Araplar peşinden Dürzi gruplar merkezi hükümete karşı isyan girişiminde bulundular.
Suriye iç savaşında PKK’nın Suriye uzantısı PYD ile onun askeri kanadı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) güçleri, 2011 sonrası Kuzey doğu Suriye’de bölgesel özerk bir yapı oluşturdular. Fiilen kurulan bu yapıya, 2018’den itibaren, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Bölgesi adı verilmektedir.
ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri, (İngiltere, Fransa, Kanada, Hollanda, Belçika, Danimarka, Almanya, İtalya, İspanya, Avustralya) tarafından Suriye’de IŞİD’e karşı mücadelede PYD/SDG terör örgütüne çeşitli destekler vermişlerdir.
Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara ile SDG’nin komutanı Mazlum Abdi arasında 10 Mart 2025 tarihinde, merkezi hükümetle entegrasyon anlaşması imzalandı. Varılan 8 maddelik anlaşmanın bana göre en önemli 3 maddesi vardı.
- Kürt topluluğunun, Suriye devletinin ayrılmaz bir bileşeni olarak tanınması; vatandaşlık ve anayasal haklarının güvence altına alınması.
- Tüm Suriye topraklarında kapsamlı bir ateşkes ilan edilmesi.
- Kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askeri kurumların, sınır kapıları, havaalanları, petrol ve gaz sahaları dâhil merkezi hükümet yönetimine devri.
Aradan 5 ay geçti. PYD/SDG, Kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askeri kurumları, sınır kapılarını, havaalanlarını, petrol ve gaz sahalarını merkezi hükümet yönetimine devretmediği gibi özellikle askeri gücünü (SDG) Şam’a entegre etmeye yanaşmadı.
Bunun en önemli sebebi: Yukarıda saydığım batılı NATO müttefiklerimizden ve İsrail’den aldığı askeri, siyasi, istihbari ve diplomatik desteğin devam etmesidir.
Açık kaynak verilerinden alınan bilgilere göre hangi ülke PYD/SDG’ye nasıl destek veriyor? sorusuna cevap verelim.
ABD’nin PYD/SDG’ye Desteği:
- Askeri
- 2014’ten itibaren “IŞİD ile mücadele” gerekçesiyle SDG’ye ağır silahlar, zırhlı araçlar, hava desteği, istihbarat verdi.
- Haseke, Ayn el-Arab (Kobane), Rakka ve Deyrizor’da ABD üsleri kuruldu.
- 900 civarında Amerikan askeri hâlâ bölgede (2025 itibarıyla).
- Siyasi
- SDG/PYD liderlerini Washington’a davet etti, meşruiyet kazandırdı.
- “Kuzeydoğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi”ni dolaylı biçimde muhatap kabul etti.
- Ekonomik
- Petrol sahalarının (Deyrizor, Rmelan) işletilmesinde PYD ile işbirliği yaptı.
- ABD’li enerji şirketi Delta Crescent Energy PYD ile anlaşma imzaladı (2020)
Fransa’nın Desteği
- Askeri: Fransız özel kuvvetleri Rakka ve Menbiç çevresinde SDG’ye eğitim verdi.
- Siyasi: Paris’te PYD/SDG temsilcilikleri açılmasına izin verdi.
- Diplomatik: PYD heyetlerini Elysee Sarayı’nda kabul ederek “uluslararası tanınırlık” sağladı.
İngiltere’nin Desteği:
- Askeri: SAS birlikleri zaman zaman ABD operasyonlarına destek verdi; SDG’yi eğitti.
- Siyasi: Londra, PYD temsilcileriyle temas kurdu, Suriye Kürtlerini “Suriyeli muhalefet” içinde bir aktör olarak tanıttı.
- Medya/Diplomasi: BBC ve İngiliz basını, PYD’yi genellikle “IŞİD’e karşı savaşan müttefik” olarak gösterdi.
İsrail’in Desteği:
- Askeri: İsrail, PYD’ye istihbarat ve bazı silah desteği vermektedir.
- Siyasi: İsrail, PYD/SDG’yi “İran’ın Suriye’deki etkisini dengeleyecek müttefik” olarak görmektedir. Suriye’nin dini ve etnik olarak bölünmesini istemektedir.
- Diplomatik: İsrailli yetkililer, PYD’nin bağımsızlık/özerklik talebini uluslararası forumlarda gündeme taşıdı.
Türkiye Açısından Riskler
1. Sınır Güvenliği ve Terör Tehdidi
- Türkiye’nin “PKK’nın Suriye uzantısı” olarak gördüğü PYD/YPG/SDG terör örgütüdür.
- ABD, İsrail ve Batı’dan aldığı silahlar Türkiye sınırındaki terör tehlikesini artırıyor.
- Uzun vadede sınırda İsrail’e hizmet eden “Resmi Özerk Bölgesel Kürt Devleti” oluşma ihtimali Türkiye için en büyük güvenlik riski oluşturmaktadır.
2. Jeopolitik Kuşatma
- ABD üsleri (Haseke, Ayn el-Arab, Rakka, Deyrizor) Türkiye’nin güneyinde kalıcı hale geliyor.
- Bu, Türkiye’nin Ortadoğu’ya nüfuzunu sınırlayabilir ve Ankara’yı Rusya/İran arasında denge politikası kurmaya zorlar.
3. Enerji ve Ekonomi
- PYD kontrolündeki petrol sahaları ABD-Fransa şirketleriyle işletiliyor.
- Türkiye, bu kaynaklardan ekonomik fayda sağlayamıyor ve enerji yolları PYD’nin kontrolünde Batı’ya kayıyor.
- Türkiye’nin içinde; Suriye’den gelen geçici koruma altına alınanlara yıllarca aktarılan maddi kaynakla, Suriye’de yapılan alt yapı, konut, okul, kurum vb.nin masrafların Suriye’deki petrol, doğalgaz vb. gelirlerinden karşılanması zor görünüyor.
4. Diplomatik İzolasyon Riski
- Fransa, İngiltere ve ABD’nin PYD’yi meşrulaştırma çabaları, Türkiye’nin “terör örgütü” tezini zayıflatabilir.
- Uluslararası arenada Türkiye’nin yalnızlaşma riski artıyor.
5. İsrail Faktörü
- İsrail’in PYD’ye dolaylı desteği, Türkiye’nin Filistin davasındaki duruşunu zorlaştırıyor.
- İsrail, büyük İsrail’in kurulmasına Kürtleri basmak olarak görüyor.
- İran-Türkiye rekabetinde PYD, İsrail’in “denge unsuru” olarak kullanıyor.
- İsrail-İran savaşında olduğu gibi bölgede yaşanacak bir savaşta PYD’ nin İsrail’in yanında savaşabilme ihtimali yükseliyor.
PKK’nın Irak’ta göstermelik 50 tüfeğin yakılması dışında Suriye’de PYD/SDG’nin tüm silahlarını bırakmasını bekliyoruz. Terör örgütünün kendini fesh ettiğine inanmak istiyoruz. Ancak bunca destek varken terörist PYD/SDG silah bırakmazlar. Kendilerini fesh etmezler, edemezler, ettirmezler. Buna inanmak saflık olur.
Bütün bu olumsuzluğa rağmen Türk devlet aklına güveniyorum.
Devlet yönetimindeki Türk milliyetçisi, Atatürkçü, vatanseverler kadroların doğru kararlar alacağına, Türk, Kürt ve Arap Birleşik Devletinin kurulması veya federasyona yönelik telkin, tavsiye ve baskılara karşı dik duracağına inanıyorum.
Türk milleti mutlu, Türk devleti güçlü ve güvende olsun. Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin.
|